Haber

Kurban Bayramı ibadet, tasavvuf ve sosyal boyutuyla çok önemli!

Allah’a yakınlaşmayı sağlayan şey anlamına gelen kurbanın ibadet niyetiyle; yani Allah’a itaatin ve kulluğun gereği olarak kesilmesinin şart olduğunu kaydeden tasavvuf araştırmacısı Prof. Dr. Reşat Öngören, tasavvufta kurbanın, kişinin kendi benliğini (nefis) Allah yolunda kurban etme düşüncesiyle bağlantılı olduğunu söyledi. Kurbanın sosyal boyutuna da işaret eden Prof. Dr. Reşat Öngören, “Kurban etinin bir kısmı veya tamamı muhtaçlara ve eşe dosta dağıtılır. Bu ise toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Reşat Öngören, Kurban Bayramı ve kurban kesiminde dikkat edilmesi gereken dini konuları değerlendirdi.

“Kurban Bayramı’nda Hz. İbrahim ve oğlunun hatırasını yad ediyoruz”

Prof. Dr. Reşat Öngören, senede iki dini bayram olduğunu belirterek, bunlardan ilkinin otuz gün süren oruçtan sonra ibadeti tamamlamanın sevinci yaşanan Ramazan Bayramı, diğerinin ise Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in çetin bir imtihanı kazanması dolayısıyla sevinçlerini ortaya koydukları Kurban Bayramı olduğunu ifade etti. 

Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde, Hz. İbrahim’in Allah’ın emrini yerine getirmek için oğlunu boğazlayacağı sırada gökten bir koç indirildiği ve oğlunun yerine bu koçu kurban etmesinin istendiğini kaydeden Prof. Dr. Reşat Öngören, “Sonuçta Allah’ın emrini yerine getirmek üzere harekete geçen İbrahim ile ona itiraz etmeden boyun eğen oğlu İsmail bu zorlu sınavdan başarı ile çıkmışlardır. Bizler Kurban Bayramı’nda esasen Hz. İbrahim ve oğlunun hatırasını yad ediyoruz. Her kurban kesiminde, onların Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna uyma konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendimizin de benzeri bir itaate hazır olduğumuzu sembolik bir davranışla ortaya koymuş oluyoruz.” diye anlattı.

Kurban yerine başka bir hayrın yapılması kurbanın yerini tutmaz

Prof. Dr. Reşat Öngören, Peygamber Efendimizin, vefatına kadar kurban kesmeyi hiç terk etmediğini ve “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (Müsned, II, 321; İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2) buyurarak kurban kesmenin önemine dikkat çektiğini dile getirerek, şunları söyledi:

“Allah’a yakınlaşmayı sağlayan şey anlamına gelen kurbanın ibadet niyetiyle; yani Allah’a itaatin ve kulluğun gereği olarak kesilmesi şarttır. Zaten kurbanı diğer hayvan kesimlerinden ayıran da budur. O yüzden kesim sırasında Allah’ın adını kasıtlı olarak anmayan kişinin kestiği hayvan murdar olur ve eti yenmez. Allah’a ulaşacak olan şeyin kurbanın kanı ve eti değil kesenlerin dinî hassasiyeti (takvâ) olduğu Kur’an’da açıkça belirtilmektedir (el-Hac 22/37). Öte yandan her ibadetin kendine özgü hikmetleri bulunduğu için kurban yerine başka bir hayrın yapılması, mesela kurbanın parasının dağıtılması, fakirlere gıda yardımı yapılması gibi eylemler kurbanın yerini tutmaz. Kişi ancak kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur.”

 

Mevlana kurban kesimiyle nefis terbiyesi arasında irtibat kuruyor

Tasavvufta kurbanın, kişinin kendi benliğini (nefis) Allah yolunda kurban etme düşüncesiyle bağlantılı olduğunu belirten Prof. Dr. Öngören, “Kişi kendi benliğini (ego, nefis) günahkar ve kusurlu görerek onun Allah yolunda kurban edilmesi gerektiğini düşünür. Ancak İbrahim (a.s.) peygamber olayında olduğu gibi insan yerine bir hayvan boğazlanması emredildiği için nefsine karşılık hayvan boğazlamaya niyetlenir. Mevlana Celaleddin-i Rûmî kurban kesimiyle tasavvufta nefis terbiyesi arasında irtibat kurmuş, ‘Kurban keserken nasıl Allah diyorsan, nefsin kötü huylarını kurban etmek için de Allah demelisin’ diyerek, manevi eğitimde ‘Allah’ zikrinin önemine dikkat çekmiştir.” şeklinde devam etti.

Kurban etinin dağıtılması sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunuyor

Kurbanın sosyal boyutuna da işaret eden Prof. Dr. Reşat Öngören, “Kurban etinin bir kısmı veya tamamı muhtaçlara ve eşe dosta dağıtılır. Bu ise toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle yoksulların bulunduğu ortamlarda kurbanın bu fonksiyonu daha derinden hissedilir. Diğer yandan kurban zengine malını başkalarıyla paylaşma haz ve alışkanlığı kazandırır; onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakir de gördüğü destek sebebiyle varlıklı kimselere düşmanlık beslemez ve kendini toplumun bir üyesi olarak hissetmeye başlar. Kurban aynı zamanda zengin için Allah’ın nimetlerine teşekkür anlamı da taşıyor.” dedi.

Çocuklar için bile kestirilebiliyor

“Kurbanın sosyal boyutu sebebiyle birçok din bilgini mali güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları için bile kanuni temsilcileri tarafından kurbanlarının kestirilmesini gerekli görmüşlerdir.” diyen Prof. Dr. Reşat Öngören, kurban kesimi konusunda da değerlendirmede bulundu.

Hangi hayvanlardan kurban olur?

Prof. Dr. Reşat Öngören, “Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını, sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Kesilecek hayvanın gözle görülür bir noksanının bulunmaması gerekir; sağlıklı, organları tamam ve besili olması hem ibadetin gayesine hem de sağlık kurallarına uygun düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı organları eksik, mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar kurban olmaz.” diye konuştu.

Kurbanlıklara eziyet edilmemeli

Kurban Bayramlarında zaman zaman kesime götürülürken veya kesim alanından kaçtığı için yakalanmaya çalışıldığı sırada eziyet gören kurbanlıklar konusuna da işaret eden Prof. Dr. Reşat Öngören, “Hayvan, kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zaman kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır. Kurbanı kesen kimse hayvana eziyet vermemeye dikkat etmeli, bıçağı hayvana göstermemeli ve keskin bıçak kullanmalı.” dedi. 

Prof. Dr. Reşat Öngören, dini ritüel olarak da yapılması gerekeni “Kurban sahibi, hayvan yere yatırılırken biliyorsa Kur’an-ı Kerim’den En‘am suresinin 79, 162 ve 163. ayetlerini veya meallerini okur ve kabulü için dua eder. Daha sonra da tekbir (Allahüekber) ve tehlil (Lâ ilâhe illallah) getirir. Sağ eliyle tuttuğu bıçakla hayvanı keserken “Bismillahi Allahüekber” der. Kurbanı vekilin kesmesi halinde kurban sahibi de besmeleye iştirak eder.” şeklinde anlattı.

Çevre temizliğinin iyice yapılmalı

Çevre temizliği konusuna da vurgu yapan Prof. Dr. Reşat Öngören, “Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının ortalıkta bırakılmaması gerekir. Bu husus, kurbanlık hayvana ve kurban ibadetine karşı gösterilecek saygının bir gereği olduğu gibi özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık yerleşim birimlerinde sağlık kuralları, çevre temizliği ve insan haklarını gözetme açısından da son derece önemlidir.” diye sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

mahmudiyehaber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu